Kur'an Kursumuzun bahçesi bir sürü güllerle dolu. Öyle güzeller ki çeşit çeşit kokulusu, dikenlisi, ince kalın yapraklısı, kökleri kalın olanları, daha naif olanları . Her gülün belli bir büyüklüğe eriştikten sonra budanması gerekir. Tabi doğru yerden budarsanız tekrar büyümeye devam eder o gül. Bunları babamdan öğrendim. Öyle keyifle uğraşırdı ki bahçemizle. Neyse konumuza dönelim. Şimdi bir gülü koparmaya öyle herkes kolay kolay cesaret edemez. İnsanlar şöyle bir ayıplarlar sizi. Oysa ki ben bu işi profesyonel yapıyorum. Öncelikle izin istiyorum ve özellikle büyük olanları koparacağıma dair bir teminat veriyorum. Sonra da özenle buduyorum miladını doldurmak üzere olan gülleri. Aslında kamuya hizmet etmiş oluyrum bir nevi.Hassasiyet başka bir şey:)) koparırken bile öyle tedirgin oluyor ki insan canını acıtır mıyım düşüncesi bir yandan diğer yandan sanki o güllerin sizinle konuştuğunu hissediyorsunuz. Kiminin kökleri incecik beni kolaylıkla budayabilirsin mesajı verirken, kimi de öyle gururlu ve öyle çekici ki o kalın kökleriyle ben öyle kolay lokma değilim meajı veriyor adeta.
Geçenlerde Hacı Bayram'a sabah namazı kılmak için gittiğimizde meydandaki güllerin hali içler acısıydı. Budayan bir Allah'ın kulu yoktu ki o güller kocaman açılıp etrafa saçılmışlar hiç de hoş bir görüntü değildi. Tabi ben de onca insanın arasında cesaret edip de koparma girişiminde bulunamadım Aslında girişimde bulundum ama koparamadım:))
İşte bu gül reçeli de böyle çıktı ortaya. İnce yapraklı pespembe bir dal gülden...
Gül yapraklarını yıkayıp bir bardak kadar suda kaynattım. Rengi önce yeşil oldu, biraz bekledim sarıya sonra da pembeye dönmeye başladı. Yapraklar bütün rengini suya bıraktıktan sonra yaprakları alıp bir kısmını minik minik doğrayıp toz şekerle birlikte birazcık da limon damlasıyla kaynattım.Bİr kasecik gül reçelim oldu..:)) Eşim gül reçeli dışında başka reçel yemediği için en çok da onun için hazırlandı:))
23 Mayıs 2013 Perşembe
Kocaman Bİr '' Enginar Dolması'' Gülü
Enginar Dolmasını yaparken dikkat edilecek husus iri bir enginar seçmek olmalı . Çünkü küçük bir engira seçtiğinizde azıcık enginar oluyor içinde. Uğraştığınıza değmiyor. GErçi çok da uğraştırıcı bir tarafı yok bu tarifin. Öncelikle güzel bir dolmalık iç hazırlıyoruz. Pirinç, soğan, nane, tuz birazcık salçadan oluşan bir iç oldu benimkisi. Sonra iyice temizleyip (temizlemesi ne kadar zormuş, öyle televizyonlarda gösterdiği gibi kaşığı eline alıp temizlemekle olmuyor. İçindeki o tüylerden arındırmak epey bir güç istiyor) yıkadıktan sonra iç harcımızı içine ve yaprakların arasına koyuyoruz ve düdüklü tencerimize yerleştiriyoruz. Birazcık su ve tuz ilave edip pişiriyoruz. Servis tabağımıza alıp afiyetle yiyiyoruz. :))
Küçük bir not: Enginarın yaprakları yenmiyor.Yaprakları kaşık amaçlı kullanıyoruz. Sadece ucundaki etli bir kısmı var orayı yiyorsunuz. Ayrıca şimdi öğrendiğim bir bilgi, enginarın içindeki o tüylü kısmını pişirdikten sonra da alabiliyormuşuz. Bu güzel bir bilgi oldu benim için. Bundan sonra bir de öyle deneyeceğim inş.
Küçük bir not: Enginarın yaprakları yenmiyor.Yaprakları kaşık amaçlı kullanıyoruz. Sadece ucundaki etli bir kısmı var orayı yiyorsunuz. Ayrıca şimdi öğrendiğim bir bilgi, enginarın içindeki o tüylü kısmını pişirdikten sonra da alabiliyormuşuz. Bu güzel bir bilgi oldu benim için. Bundan sonra bir de öyle deneyeceğim inş.
Nişan Yastığı
Kardeşimin nişanı için yaptım bu yastığı. Bakalım beğenecekler mi bilmiyorum. Gerçi söz kesilmişti ,tekrar ihtiyaç olur muydu bilmiyorum ama içimden yapmak geldi böyle bir yastık.Belki takı yastığı olarak da kullanılabilir. Bir de makası olacak onu da yarın eklerim inş.
Saten kumaş dikdörtgen şekilde dikilp içi elyafla dolduruldu
Ortası yuvarlak şekilde boncuklarla işlendi.Üzerine tül kumaştan büzüştürülerek dikildi
Köşelerine püskül dikildi. Kenarına fransız dantelinden dikildi.
Köşeye satenden güller yapıldı ve boncuklarla işlendi
Ortaya kurdale dikildi.
19 Mayıs 2013 Pazar
Follow my blog with Bloglovin
<a href="http://www.bloglovin.com/blog/6055457/?claim=gftty83x645">Follow my blog with Bloglovin</a>
18 Mayıs 2013 Cumartesi
Anneler Günü İçin Gökkuşağı Pastası
Gökkuşağı Pasta ne zamandır yapmak istiyordum. Nasip Anneler Gününe imiş. Görüntü çok güzel fakat keki istediğim gibi olmadığı için tarifini yazmak istemiyorum. Bir de inanılmaz yorucu bir pastaydı eğer denemk isterseniz bol bol vaktiniz olduğu bir günü tercih edin derim. Kekleri ayrı ayrı pişirmek baya bir zaman alıyor çünkü. Ama şu görüntü için değdi doğrusu.:)) Bİr de anneme yaptığım için:))
Kek 6 ayrı kaba eşit şekilde bölüştürülür
İstenilen renklerde renklendirilir.
Hepsi ayrı ayrı pişirilir.
Aralarına krema veya kremşanti sürülüp üst üste dizilir
Ve kesince bu süpriz görüntü çıkaaaar:))
''Güneş Kız'' Amigurumi ve Çılgın Patikler
Uzun zamandan sonra tekrar Merhaba. Aslında paylaşacağım bir sürü şeyler oldu bu zaman zarfında. İlkini paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Bu Güneş Kız amigurumim kermes için örüldü. Sonra da patikler çıktı ortaya.
Orijinali sadece sarı olarak yapılmıştı ben birazcık renklendirdim.
Arkasına askılık da yaptım ki iğnelik olarak da kullanılabilsin diye.
Yapım aşamaları bu sitede çok güzel anlatılmış.
Patik yapımı isteyen olursa şemasını çıkartıp gönderebilirim.
2 Mayıs 2013 Perşembe
Tarih 27 Nisan 2013 Babannemi son yolculuğuna uğurlarken..
26 Nisan cuma günü arkadaşıma bebek görmesine gittiğimde aldım ölüm haberini . Kardeşimin ' babaannem ölmüş' dediği anda uzun zamandır yanına gitmemenin vicdan azabı kapladı içimi . Oysa ki evlenmeden önce haftanın bir kaç gününü babaannemde geçirmeden rahat etmezdim . Ne olmuştu da bir türlü gidememiş bir türlü arayıp soramamıştım. Nasip değilmiş diyerek rahatlatmaya çalıştım sonrasında kendimi. Hep kulağımda onun sözleri. Güler yüz tatlı dil, herşeyin başı sevgi saygı derdi hep.
Otoriterdi babaannem , eskiden ne gördüyse öyle olması gerektiğini düşünürdü. Düşünüyorumda onun mantılaryla, börekleri, erişteleri, baklavaları, sarma ve höşmerimiyle büyüdük. Bütün gelin ve torunlarını başına toplar hep birlikte börekler yapılırdı evinde. Ben hiç bir yerde bu kadar çok börek , baklava yapıldığını görmedim. Kaç tepsi yapılırdı 8-10 tepsi belki daha da fazla. O börekler babalarımız işten gelince hep birlikte yenilir, komşulara dağıtılır kalanları herkes evine götürürdü . Mesela bir yaprak sarılacak içini hazırlar tahtaların ortasına koyar hep birlikte sarardık. Bayram tatlılarımız herkese 2 şer 3 er tepsi yapılır bol bol ikram edilirdi gelen misafirlere. Kahvaltıya gittiğimizde bir bakardık bir oda dolusu bazlama pişirilmiş sıcacık bizi bekliyor. Tabi o zamanlar hazır bazlamalar yoktu. Köye gidip tandırda yapıp getirdiği ketelerin tadına doyum olmazdı. Aa bir de yumurtalı kat kat bol tereyağlı böreği vardı babannemin. Bir de salma hamuru. Mantı hamurundan kare kare kesip haşladığı hamurlara tulum peyniri ve salçalı sosla hazırladığı .
Komşuları çok önemliydi onun için . Birine bir şey olsa öyle üzülürdü ki. Gelene gidene selam verir halini hatırını sorardı. İhtiyaç sahiplerini gözetirdi.
Ne zaman ki güçten kuvvetten düştü hep içine attı hiç bir şey yapamamanın acısını. Kabullenemedi yaşlanmanın getirmiş olduğu değişimi. Bu da onu yiyip bitirdi günden güne. Dedem vefat ettikten sonra yalnızlığı seçti. Kimsenin evine gitmek , kalmak istemedi. Yük olacağını düşünüyordu belli ki."Allah ele ayağa düşürmeden alsa canım " derdi. Dediği gibi de oldu.
Anlatırdı hayatını, çektiklerini, düşünürdüm de hiç ona yar olmamıştı bu dünya. O yüzden hayat dolu biri olamadı hiçbir zaman. Gözü hep o kara topraktaydı. Onu o kadar iyi anlıyordum ki. Yalnızlık, yaşlılık, hastalıklar iyice yorgun düşürmüştü onca yılın yıprattığı bedenini. Ölüm nimettir güzel yaşaynlar için. İnş Rabbim ölümü nimet olarak getirmiştir sana Babaannem. Mekanın Cennet ruhun şad olsun. Âmin
Otoriterdi babaannem , eskiden ne gördüyse öyle olması gerektiğini düşünürdü. Düşünüyorumda onun mantılaryla, börekleri, erişteleri, baklavaları, sarma ve höşmerimiyle büyüdük. Bütün gelin ve torunlarını başına toplar hep birlikte börekler yapılırdı evinde. Ben hiç bir yerde bu kadar çok börek , baklava yapıldığını görmedim. Kaç tepsi yapılırdı 8-10 tepsi belki daha da fazla. O börekler babalarımız işten gelince hep birlikte yenilir, komşulara dağıtılır kalanları herkes evine götürürdü . Mesela bir yaprak sarılacak içini hazırlar tahtaların ortasına koyar hep birlikte sarardık. Bayram tatlılarımız herkese 2 şer 3 er tepsi yapılır bol bol ikram edilirdi gelen misafirlere. Kahvaltıya gittiğimizde bir bakardık bir oda dolusu bazlama pişirilmiş sıcacık bizi bekliyor. Tabi o zamanlar hazır bazlamalar yoktu. Köye gidip tandırda yapıp getirdiği ketelerin tadına doyum olmazdı. Aa bir de yumurtalı kat kat bol tereyağlı böreği vardı babannemin. Bir de salma hamuru. Mantı hamurundan kare kare kesip haşladığı hamurlara tulum peyniri ve salçalı sosla hazırladığı .
Komşuları çok önemliydi onun için . Birine bir şey olsa öyle üzülürdü ki. Gelene gidene selam verir halini hatırını sorardı. İhtiyaç sahiplerini gözetirdi.
Ne zaman ki güçten kuvvetten düştü hep içine attı hiç bir şey yapamamanın acısını. Kabullenemedi yaşlanmanın getirmiş olduğu değişimi. Bu da onu yiyip bitirdi günden güne. Dedem vefat ettikten sonra yalnızlığı seçti. Kimsenin evine gitmek , kalmak istemedi. Yük olacağını düşünüyordu belli ki."Allah ele ayağa düşürmeden alsa canım " derdi. Dediği gibi de oldu.
Anlatırdı hayatını, çektiklerini, düşünürdüm de hiç ona yar olmamıştı bu dünya. O yüzden hayat dolu biri olamadı hiçbir zaman. Gözü hep o kara topraktaydı. Onu o kadar iyi anlıyordum ki. Yalnızlık, yaşlılık, hastalıklar iyice yorgun düşürmüştü onca yılın yıprattığı bedenini. Ölüm nimettir güzel yaşaynlar için. İnş Rabbim ölümü nimet olarak getirmiştir sana Babaannem. Mekanın Cennet ruhun şad olsun. Âmin
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)